Adım adım Anadolu diyorum. Şimdiye kadar çalışma odamdan çıkmaya, üzerinde çalıştığım dosyaların üzerinden kalkmaya çok hevesli olmazdım. Bu yıl Cumhuriyet Kitap’ın önerisini severek kabul ettim. Arka arkaya Anadolu’da kitap fuarlarına katılıyorum. Günlük yazılar, Dursun Akçam Kültür Ve Sanat Vakfı için yaptığım çalışmalar dışında edebiyata onlarca yıldır büyük zaman ve enerji ayırmış bir yazarım. Kitaplarım geri planda kalsın istemiyorum. Çok emek var onlarda. Okurlarımla tarih, kültür, imgelem, insanlığın geleceği korularında yüz yüze konuşmanın, dağarcığımda biriktirdiklerini canlı bir diyaloji ortamında ortaya dökmenin hazzı bir başka.
Geçen hafta Amasya’yı ve oradaki okurlarımı, güzel insanları görmek, onlarla birlikte olmak çok mutlu etti beni. Bu Pazar günü, yalnızca içinden geçip gittiğim, daha önce hiç kalıp yaşamadığım Uşak havasını soluyacağım; oradaki okurlarla buluşacağım.
On birinci roman “Kapılarda” yayın hazırlıklarına başladı. “Öykü Diyarı 2”, “Belden Aşağısı Tıp”, “Yolculuğum Sanadır Hayat” da yavaş yavaş yayın sırasına girmeli. “Türk Romanında Karnaval”, “Anadolu Rönesansı”, “Dillerine Kurban / Orhan Kemal’de Diyalojik Perspektif”, “Dilin Dört Atlısı / Vüsat Bener, Bilge Karasu, Leyla Erbil, Oğuz Atay’dan Türkçeye Armağanlar”. Romanlarımızda Kurtuluş Savaşı Ve Kadınlarımız”, “Amin Maalouf İli Geçmişten Bugüne / Edward Said’e Selam İle”, “Aynanın İçi Aynanın Dışına Karşı / Attilâ İlhan Üzerinden Cumhuriyet Kültür Tarihi” üzerinde çok çalışılmış, yelpazeleri çok geniş, arkalarında yüzlerce kitaplık kaynakçalar bulunan araştırma, eleştirel deneme kitapları. Onlar üzerinde konuşmak da beni yeniliyor, yazarlık yaşamımın kazandırdıkları kendini sınıyor, bir kez daha gözden geçirilerek perçinleniyor.
Ülkemizi son günlerde sarmaya başlayan uyanış, adalet, demokrasi ve özgürlük istenci, geleceğine sahip çıkma iradesi, tarih konusunda, bugün ve gelecek konusunda bilinçli bir bakış açısı ile buluşarak, ileriye doğru örgütlü ve güçlü adımlar atmalı. Emperyalizm ve gerici ortakları da boş durmuyor. Cumhuriyet karşıtı gösteriler, şeriat isteyen, tekbir çekilerek Orta Doğu ülkelerinin gidiş yolunu o karanlık süreci tekrarlayan kitle yürüyüşleri yapıyorlar. Orta Doğu ve Yakın Asya’yı emperyalizmin oyunları ile insanlık dışı yaşam koşullarına, bir avuç zorbanın baskısı altına sürükleyen, insanları soruşturmacı akıldan ve kendi kültüründen uzaklaştıran o sinsi oyun Türkiye’de de yürütülüyor. Bunun için demokrasi ve Cumhuriyet olanakları, din istismarcılığı dahil her türlü yolu deniyorlar, karanlıkta kalmış gençlerimize ulaşmayı, onları kendi arzları doğrultusunda militanlaştırmayı başarıyorlar. Bu oyunlar dün Ergenekon, Balyoz kumpas davaları idi, Fetö darbesi idi, hileli seçim oyunlarıydı; bugün de farklı biçimde sahneye konuyor.
Tarihimize, kültürümüze, üretici yığınlara, halka sarılmalı, toplumca birliği, dayanışmayı sağlamak zorundayız. Her birimize çok önemli görevler düşüyor.
Ne demişti o büyük devrimci: “Uyarmak İçin Uyanmalı / Uyanmak İçin Uyarmalıyız”
Emek ve bilgi ürünü, hayal dünyamızı da çoğaltacak kitaplara hakkını verelim.
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
3 Ekim 2025, Alper Akçam