Ardahan ilimizde hayvancılık yapanların sorunları zaman içinde farklılık gösterse de ortadan kalkmamıştır.
Bu sorunları birebir yaşamış birisi olarak, önce 1971 yılında yaşadığım bir olayı paylaşmak isterim.
Hanak ilçesinin Ortakent ( Nakala) köyünde yaşıyorduk. Babam Ali Tura komşu köylerin dağlarını kiralayarak celepçilik yapıyordu. 138 boğanın yarısından çoğu şap (dabağı) denilen hastalığa yakalanmıştı. Şap hastalığı, daha çok hayvanlarda ortaya çıkan ve nadir de olsa insanları da etkileyebilen bulaşıcı hastalık türüdür.
Hayvanların ağız çevresi, dilleri ve tırnak araları yara oluyor. Bu hastalık ekonomik kayıplara, süt veriminde azalmaya, gebe hayvanlarda yavru atma/düşürmeye, buzağı, kuzu ve oğlakların ölümüne sebep olmaktadır.
İlaç almak için sırayla Ardahan, Kars ve Erzurum’a giderek ilaç aradım, ama bulamadım. Ankara Hıfzıssıhha Enstitüsünde ( 1928 yılında Dr. Refik Saydam tarafından kuruldu, sağ iktidarlar tarafından kapatıldı) bulacağımı öğrenerek oraya gittim ve yeteri kadar ilaç alarak bir haftada köye dönebildim. O yıllarda veterinere ulaşmak olanaksız olduğundan hayvan sağlık memurunun yolluğunu yatırıp araba kiralayarak köye götürdüm.
Jipi köyde bırakarak dağa atlarla gittik. Hayvanlar birlikte otlatıldığı için hemen hemen hepsine bulaşmış olacağı endişesiyle ilaç kullanılmadı. Tüm emeklerim ve yapılan masraflar boşa gitti.
26 hayvan ölmüş, epeyce kalanlarda zayıflamıştı. Ardahan’da ve hatta Kars’ta kombine (kesimhane) olmadığı için son baharda hayvanları Erzurum’ a götürdük. Kesim için 9 gün sıra bekledik. Otun kilosunu iki buçuk liradan aldık, karkas etin kilosunu sekiz lira 60 kuruştan kombineye sattık. Böylece batmış olduğumuzdan, babam köyümüzü terk ederek Kocaeli ilinin Gebze ilçesine yerleşti.
Gelelim günümüzdeki hayvancılık sorunlarına. Tarım ve hayvancılık Ardahan yöresinin temel geçim kaynağıdır, çünkü geniş otlak alanları hayvancılık için son derce elverişlidir, ancak bu alandaki sorunlar çözülmüş değildir.
Sığırcılık Ardahan ilinde yaygın olarak yapılmaktadır. Yörede geniş çayır ve meraların sağladığı olanaklar, kırsal alanda nüfus oranının yüksek olması ve sanayi yatırımlarının bulunmaması nedeniyle hayvancılık önem kazanmaktadır. Verimlilik ve hayvan sağlığı gibi birçok sorunla mücadele etmek gerekmektedir.
Günümüzde yörede modern bir besicilik yapıldığından söz etmek doğru olmaz. Bunun başlıca nedenleri arasında sığırcılığın küçük ölçekli aile işletmeciliği şeklinde ve geleneksel barınaklarda yapılması, yerli ırkların halen yaygın olması, işletmelerin çoğunun hayvancılık konusunda eğitimsiz aile bireyleri tarafından yapılması ve hayvan barınaklarının sağlıksız olmasıdır. Bunlara ek olarak genç kuşağı bölgede tutmak da olanaksızlaşmaktadır, çünkü onların gelir ve refah düzeyi düşmekte ve büyük çoğunluğun sosyal güvencesi bulunmamaktadır.
Bölgenin kalkınması, hayvancılığın geliştirilmesi süt ürünlerinin çeşitlendirilmesi, üreticilerin mesleki bilgi düzeyinin yükseltilmesi, sigorta sorunlarının çözülmesi, işletme ölçeğinin büyütülmesi, hayvan barınaklarının iyileştirmesi ve kültür ırkı hayvanların artırılması bu sorunların çözülmesine katkı sunacaktır.
Bölgede tarım ve hayvancılık ile ilgili yeteri kadar kooperatif ve birlikler henüz kurulamamıştır. Tarımsal örgütlenme ve eğitim çalışmaları da yetersiz kalmaktadır. Üretilen şeylerin pazarda rekabet edebilirliği ve üretimde verimlilik konusunda dikkate değer bir çalışma görülmüyor. Bu nedenlerle bölgeden göç sorunu da giderek artmaktadır.
Geçmiş yıllarda yapılan örnek bir girişimden söz etmek isterim. Asım Avşar isimli hemşerimizin anılarından kısa bir alıntı kaynağımız olacak. 1936 yılında Göle’de inekhane (damızlık hayvan üretimi ile ilgili yer) varmış. Posof, Hanak, Damal ve Çıldır tarafından oraya hayvan götürüp getirmek son derce yorucu ve zor oluyormuş.
Yöre halkından Feramuz Çağlayan siyasetle uğraşan birisi olarak Ankara’da yapılacak parti (AP) kongresine gidince Ardahan’da da bir boğa hane açılmasını istemiş. İlgililer bir veteriner bulması gerektiğini söyleyince Yusuf Avşar ile konuşarak Ardahan’da bir boğahane (damızlık boğa evi denebilir) açılması için veteriner bulunmasını ve Yusuf’un veteriner olan oğlunun Ardahan’a gelip hizmet edip edemeyeceğini sormuş.
Olumlu cevap alınca gerekli girişimlerde bulunmuş ve 1965 yılında Ardahan’da boğahane açılmış. 1967 de Asım Avşar buraya şube başkanı olarak atanmış. Böylece çevreye bu alanda birçok yönden daha kolay hizmet verilmesi sağlanmıştır.
Her kim bölgemizin kalkınmasında karınca kaderince bir katkıda bulunmuş ise hepsini saygı ve şükranla anıyoruz.
Ardahan yöresinde kaz eti, katma değeri artan ürün arasında yer almaktadır. Kaz yetiştiriciliğinin geliştirilmesi amacıyla Ardahan Ticaret ve Sanayi Odasınca Ardahan Üniversitesi Âşık Şenlik Kültür Merkezi'nde çalıştayın yapılması ümit vericidir. Kaz etinin sağlıklı protein kaynağı olması, satışların ve kaz üretiminin artışlarına neden olmuştur
05.06.2025
Av. Yalçın TURA