Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik birliği, halklarımızın ortak kardeşliği ve geleceğimizin inşası adına tarihi bir eşiğe tanıklık ediyoruz. 40 yıl önce başlayan, 40 binden fazla şehidimize, 100 bini aşkın gazimize ve sayısız yıkıma mal olan silahlı çatışmalar artık son bulmalıdır. Bugün, Türklerin ve Kürtlerin; annelerin, çocukların, tüm Türkiye halkının özlemle beklediği barışın kalıcılaşması için büyük bir adımın atıldığı gündür.
Bizler bu günü bir "Barış Bayramı" olarak ilan edilmesini talep ediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, halkın vicdanında yankı bulan bu tarihi adımı yasal bir zemine taşıması, toplumsal hafızada kalıcı bir umut inşasına katkı sunacaktır.
Yıllar boyunca savaşın gölgesinde çocuklarını toprağa veren anaların ağıtlarını, sabahlara kadar haber bekleyen ailelerin umut dolu bekleyişlerini ve mezar taşlarına kazınan hayat hikâyelerini unutmadık. Fakat artık geçmişin yükünü taşımaktan çok, geleceği birlikte inşa etme zamanıdır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişte başlattığı çözüm süreci girişimi, her ne kadar yarım kalsa da bu topraklarda barışın ne kadar kıymetli olduğunu ortaya koymuştur. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in TBMM çatısı altında yaptığı çağrılar, siyasetin barışa kapı aralayabileceğini göstermiştir. DEM Parti Eş Genel Başkanları’nın ısrarlı diyalog ve hakikat çağrıları da halkların eşitliği ve kardeşliği temelinde bir zeminin varlığına işaret etmektedir. Saadet Partisi’nden Türkiye İşçi Partisi’ne, İYİ Parti’den Gelecek Partisi’ne kadar farklı kulvarlardan siyasetçilerin bu konuda cesur adımlar atması gerektiğine inanıyoruz.
Ve elbette, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ve partisinin grup toplantılarında yaptığı “Terörsüz Türkiye” vurgusu, milli birlik ve kardeşlik zemininde toplumsal barışın inşasına yönelik güçlü bir iradenin göstergesidir. Sayın Bahçeli’nin, terörün tüm biçimleriyle tasfiyesini esas alan bu kararlı ve stratejik duruşu, ortak geleceğimiz açısından büyük önem arz etmektedir. MHP’nin, ülkenin bütünlüğünü koruyarak toplumsal barışı önceleyen söylemleri, barışın sadece siyasi değil aynı zamanda toplumsal ve milli bir görev olduğuna işaret etmektedir.
Barış, sadece silahların susması değil; aynı zamanda toplumsal yaraların sarılması, adaletin tesisi, ekonomik refahın artması, gençlerin umutla geleceğe bakabilmesi demektir. Barış; Kürtçe’nin özgürce konuşulması, Türkçenin birleştirici kimliğiyle tüm toplumu kapsaması, kimliklerin bir çatışma unsuru değil kültürel zenginlik olarak görülmesidir.
Bu kapsamda, terörsüz bir Türkiye yolunda atılan en somut ve tarihi adımlardan biri, Irak’ın kuzeyinde Süleymaniye’de silahların bırakılması ve barış çağrılarının yükselmesidir. Bu gelişme, sadece silahlı mücadeleye son verme anlamına gelmemekte; aynı zamanda barışa inanan milyonların yüreğinde umut çiçeklerinin yeniden filizlenmesini sağlamaktadır. Süleymaniye'de yaşanan bu gelişme, Türkiye ve bölge halkları açısından yeni bir dönemin kapısının aralandığını, yıllarca özlemi çekilen barışın artık gerçek ve kalıcı bir olasılık haline geldiğini göstermektedir.
Bugün atılacak her adım, sadece Kürtlerle Türklerin değil, bu coğrafyada yaşayan herkesin özgürlük, demokrasi ve huzur içinde yaşamasına vesile olacaktır.
Bizler, bu topraklarda artık cenaze namazları değil; halaylar, horonlar, barış şarkıları ve kardeşlik türkülerinin yankılanmasını istiyoruz.
Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni tarihi bir sorumluluğa davet ediyoruz: Bugünü, yani bu büyük barış adımının atıldığı günü, "Barış Bayramı" olarak ilan ediniz.
Çünkü bu halk artık savaş değil, barış istiyor.
Çünkü bu ülkenin geleceği; birlikte, eşit ve özgür yaşamakta.
Çünkü barış, bu topraklara çok yakışacak.